+902163452183

Eğitim Mahallesi Fahrettin Kerim Gökay Caddesi No:107-109A Ziverbey, Kadıköy / İstanbul ( Müjdat Gezen Sanat Merkezinin Karşı Çaprazı )

info@dentince.com

Diş Travmaları ve Tedavisi

Düşme, çarpma ve benzeri durumların bir sonucu olarak meydana gelebilen diş travmaları, bunların yanı sıra farklı birçok sebebe bağlı olarak da çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir.

Travmanın türünü ve büyüklüğünü anlamak ise her durumda acil ve doğru müdahale açısından önemlidir. Diş travmaları denildiği zaman akla doğrudan dişle ilgili sorunlar gelse de diş eti, yanak, dudak, dil ve hatta diğer yumuşak ve sert dokulara ait travmalar da bu başlık altında ele alınmaktadır. Tüm vücut işlevlerinin korunmasında göz ardı edilmemesi gereken bir konu olan ağız ve diş sağlığının ne denli önemli olduğu düşünüldüğünde ise diş travmalarına dair yetersiz bilginin çok daha önemli sorunlara yol açma ihtimali de bir kez daha dikkat çekmektedir.

Öyle ki geç kalınan tedaviler, zaman içinde mevcut sorunların büyümesine ve daha zor bir tedavi planlamasına ihtiyaç duyulmasına neden olmaktadır. Tüm bu sebeplerle, olası bir travmaya karşın uygulanabilecek doğru ilkyardım müdahalelerini bilmek ve vakit kaybetmeden uzman bir diş hekimine başvurarak sorunun büyümesini engellemek önemlidir.

Genellikle çocuklarda görüldüğü düşünülse de her yaş grubundan yetişkinde de meydana gelebilen diş travmalarında, yapılacak yardım öncesi kişinin genel sağlık durumunun kontrol edilmesi hayatidir. Dişlerin kırılması, yerinden çıkması, yer değiştirmesi, diş eti hasarı ve benzeri sorunlara eşlik eden kusma, baş ağrısı veya bilinç kaybı, yutkunma güçlüğü ve konuşma zorluğu gibi semptomların olduğu anlarda ise travmaya bağlı çok daha ciddi sorunların olabileceği göz önünde bulundurulmalı ve acilen ilgili sağlık ekiplerine başvurulmalıdır.

Diş Travması Türleri Nelerdir?

Genel olarak bakıldığında dişlerin ve diş etinin fiziksel bir etkiye bağlı olarak, olması gereken halinin dışına çıkması ve zarar görmesi olarak tanımlanabilen diş travmaları, bazı kırık ve çatlakların yanı sıra düşme, gevşeme, yer değiştirme veya kısmi olarak yerinden çıkma gibi durumları da içermektedir. Bu açıdan bakıldığında dental travma türleri, şu şekilde açıklanabilir:

  • Dişlerde yüzeysel kırılmalar olduğu gibi daha derin ve önemli kırıklar da meydana gelebilir. Alınan darbenin şiddetine göre değişebilen bu durumda, yüzeysel kırıklar çoğunlukla estetik kaygıya yol açarken, daha derin ve önemli kırıkların ise ile sağlık sorunlarına neden olması muhtemeldir.
  • Diş kırıklarının yanı sıra travma biçimine bağlı olarak mine çatlakları ve hatta mine kırıkları da görülebilmektedir. Çatlak olarak adlandırılan durum, çoğunlukla estetik sorunlara yol açabilecek çiziklerdir. Mine kırılması ise mine tabakasından küçük bir parçanın kopması ile meydana gelen ve ağrıya sebep olabilen bir sorundur.
  • Dıştan alınan bir darbeye bağlı olarak daha derine gömülebilen veya yerlerinden kısmen çıkarak gevşeyebilen dişlerin yer değiştirmesi (lüksasyon) de diş travma türleri arasında yer almaktadır. Ağrılı olan ve çiğnemeyi zorlaştıran bu durumda ise dişlerin kendi yuvasından belli bir yöne doğru zorunlu hareketi söz konusudur.
  • Kaza, çarpışma, düşme gibi durumlarda dişin kısmen (ekstrüzyon) veya tamamen (avülsiyon) yerinden çıkması de önemli diş travmaları arasındadır. Özellikle tamamen çıkan dişlerde pulpa kan dolaşımının tümüyle zarar gördüğü bilinmektedir. Her iki durumda da acil müdahalenin yapılması oldukça önemlidir.
  • Kırıklar arasında bir diğer türler ise dişin sinirlerinin ve damarlarının yer aldığı pulpanın açığa çıktığı ve çıkmadığı kron kırıklarıdır. Pulpanın çıktığı tipte enfeksiyon riski oldukça kuvvetlidir. Ayrıca, her iki durumda da şiddetli ağrı hissedilebilir.
  • Bir diğer travma çeşidi olan kron kök kırıklarında, dişin yüzeyde görünen kısmının yanı sıra kök bölgesinde de hasar meydana gelmektedir. Bu durumda dişlerin çekilmesi de gerekebilmektedir.
  • Dişlerin darbeye bağlı gevşemesi (sublüksasyon) olarak açıklanan travma ise herhangi bir yer değiştirme bulunmazken, hafif bir hareketliliğin gözlendiği periodonsiyumun yaralanma çeşidi olarak açıklanabilmektedir. Bu tip bir sorunda pulpanın kan dolaşımının ve periodonsiyumun uğradığı hasar minimum düzeydedir, ancak pulpa ile ilgili problemler sıklıkla ortaya çıkabilir.
  • Dişin çevresinde bulunan bağ dokusunun zarar gördüğü periodontal yaralanmaların yanı sıra dişin çevresinde bulunan çene kemiklerinin (alveolar kemikler) kırılması da diğer travma biçimlerine örnektir. Bu gibi durumlarda dişleri destekleyen çevre dokuların önemli hasarlar görmesi söz konusu olmaktadır.
  • Bunların yanı sıra diş, dil ve yanak içi gibi yumuşak doku yaralanmaları ve darbeye bağlı bu gölgelerde meydana gelebilecek morarma, kanama ve şişmeler de travma çeşitleri arasında değerlendirilmektedir. Her biri içinse ayrı ve etkili tedavi planlamasının yapılması önemlidir.

Diş kırıkları farklı seviyelerde meydana gelebilmekte ve ileri düzeyde iltihaplanma gibi önemli sorunlara yol açabilmektedir. Dişlerin yer değiştirmesi ve benzeri travma çeşitlerinde ise kan damarlarının zarar görmesi muhtemeldir.

Diş Travmasına Neler Sebep Olabilir?

Diş travmalarının sının meydana gelmesinde bilinen en yaygın sebeplerin başında düşme ve çarpma yer almaktadır. Bunların yanı sıra kavga esnasında yüz ve çene bölgesine alınan darbeler sonucunda da diş travmalarının sıkça görüldüğü bilinmektedir. Doğrudan darbe haricinde aşırı sıcak ve soğuk gıda tüketiminde de benzer sonuçlar ortaya çıkabilir. Bunların yanı sıra diş travmasının diğer sebepleri arasında ise aşağıdakiler sayılabilmektedir:

  • Yakın temaslı sporlar esnasında alınan kontrolsüz darbeler,
  • Trafik kazası ve benzeri durumlar sonucu yüz ve çene bölgesinin doğrudan hasar görmesi,
  • Çok sert ve kabuklu yiyeceklerin dişler ile kırılmaya çalışılması,
  • Etiket koparma veya materyal bölme gibi eylemlerin dişlerle yapılması
  • Diş sıkma olarak da bilinen bruksizm,
  • Ağız, çene, dil bölgelerine yapılan piercingler sonucu iltihaplanma,
  • Tedavi edilmeyen çürükler ve diğer diş hastalıkları.

Bu ve benzeri nedenler sonucu meydana gelen diş travmalarına, diş ağrısı ve dişin kısmen veya tamamen kırılması, çıkması, düşmesi gibi belirtilerin yanı sıra dişlerdeki renk değişiklikleri, kanama, diş etinde şişme ve enfeksiyon oluşumu, konuşmada, çene hareketinde ve yemede zorluk gibi birçok semptom eşlik etmektedir. Her durumda öncelik, travma çeşidinin belirlenmesi ve doğru tanının ardından uygun tedavi yöntemine geçilmesidir.

Çarpmanın Etkisiyle Tamamen Yerinde Çıkan Dişe Ne Yapılmalıdır?

Herhangi bir çarpmanın, düşmenin veya benzeri darbe alımının etkisiyle yerinde çıkan diş için hızlı ve etkin hareket etmek önemlidir. Acil bir durum olarak kabul edilen söz konusu senaryoda hem yetişkinler hem de özellikle çocuklar için zaman kaybedilmemesi gerekmektedir. Buna göre öncelikle, travmanın meydana gelme yeri, zamanı, şekli ve hastanın mevcut durumu hakkında genel bilgi sahibi olunmalıdır. Özellikle tarih ve saat gibi bilgiler, prognozun belirlenmesinde ve dişin iyileşme şansı olup olmadığının anlaşılmasında kilit rol oynamaktadır.

Öte yandan mümkünse hangi dişin, ne şekilde travmaya uğradığının anlaşılması da belirleyici bir diğer konu olacaktır. Bu sayede uzman diş hekimini daha kolay yönlendirmek mümkün olabilir. Çenenin ağır hasar aldığı durumlarda ise hastanın ağzının açılmaması ve bölgenin harekete zorlanmaması gerekmektedir. Müdahalede bulunacak uzman bir diş hekimine gidene kadar, çıkan dişin saklanması faydalıdır. Bunun için iyi saklama yöntemi, dişin bir parça sütün içerisine konulmasıdır. Eğer süt bulunamazsa, dişin temiz bir pamuk içerisinde saklanması da uygun bir seçenektir. Süreçte, hücrelerin canlı kalması için diş kökünün kurumamasına özen gösterilmelidir. Ayrıca, dişin beyaz kısmında tutulması ve köklere dokunulmaması da önemlidir. Bu durumda, getirilme zamanına ve korunma yöntemine bağlı olarak dişin kurtarılması bir ihtimaldir.

Dişin Kırılması Sonucu Ne Yapılabilir?

Travmaya maruz kalan dişlerin tamamen veya nispeten kırılması, oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Eğer kırık küçükse, selektif mölleme adı verilen bir düzeltme ile dişi eski haline getirmek mümkün olabilmektedir. Daha büyük kırıklarda ise boş olan alanın kompozit dolgu ile kapatılması ve dişin doğal görünümüne kavuşturulması hedeflenmektedir. Kırık parçanın doğru biçimde korunduğu ve saklandığı durumlarda, diş hekiminin onayı ile yapıştırma işlemi de yapılabilmektedir. Ancak bunun için kırık parçanın bütünlüğünün korunması ve yapıştırılmaya uygun olması gerekmektedir. Bunun aksi durumlarda, restorasyon için diğer uygun materyallere başvurulmaktadır.

Daha komplike olan kron kırıklarında ise sinirlerdeki açılma oranları göz önünde bulundurularak tedavi planlaması yapılmaktadır. Buna göre, açılma ufak çaplı olduğunda bölge temizlenir ve uygun dental materyallerle tedavi gerçekleştirilir. Pulpa kuafajı olarak adlandırılan bu işlemde amaç, pulpanın fonksiyonelliğini koruyarak dental tamiri gerçekleştirmektir. Daha büyük bir açılmanın varlığındaysa parsiyel pulpotomi olarak isimlendirilen farklı bir teknik uygulanmaktadır. Bu adımda, dişin enfeksiyonlu pulpa dokusu kısmen çıkarılmakta ve geri kalan sağlıklı dokular korunarak diş restorasyonu yapılmaktadır.

Kırılmanın yanı sıra dişte sallanma problemi olduğunda ise benzer prosedürlerin yanı sıra pulpa dokusunun durumunun takip edilmesi gerekmektedir. Eğer doku, istenildiği gibi canlı ve sağlıklı değilse, kanal tedavisi planlaması yapılabilir. Dişin, kendiliğinden onarılma sürecinin bulunmaması ve herhangi bir travma sonucu muhakkak uygun tedaviye ihtiyaç duyması, her durumda uzman bir diş hekimine başvurulmasını zorunlu hale getirmektedir. Bu noktada kırılan dişin miktarı ve dişin dokusu durumu önemlidir.

Hangi Yaş Grubundan Kişiler Diş Travmalarına Karşı Daha Fazla Risk Altındadır?

Diş travmaları belirli faktörlere bağlı olmak koşulu ile her yaştan insanda görülebilmektedir. Yakın temaslı sporlarla uğraşan ve iş veya hobi seçimi nedeniyle düşme riski çok daha fazla olan kişilerde görülebilen diş travmaları, herhangi bir ev kazasında da ortaya çıkabilmektedir. Bu da aslında risk faktörünün herhangi bir grupla sınırlandırılamayacağına örnektir. Bunun yanı sıra yapılan araştırmalar, diş travmalarının daha ziyade erken çocukluk çağında görüldüğünü de destekler niteliktedir. Özellikle yeni yürümeye başlayan 1-3 yaş arası çocuklar ve okul çağındaki 7-10 yaş arası çocuklar ise bu konudaki en riskli grup kabul edilmiştir.

Diş Eti Travmalarında Evde Uygulanabilecek Yöntemler

Diş eti travmaları genellikle diş etinin iltihaplanması ile karakterizedir. Bu gibi durumlarda ilk yapılması gereken uzman bir diş hekimine başvurmak ve uygun tedaviyi almaktır. Öte yandan enfeksiyonu hafifletmek ve genel ağız sağlığını korumak için birkaç yöntemden söz etmek de mümkündür. Bunlar arasında evde kolaylıkla uygulanabilecekler ise aşağıdaki gibidir:

  • Ağız bakımı ihmal edilmemeli, dişler düzenli fırçalanmaya devam edilmeli ve gerekirse uygun bir ağız çalkalama suyu veya tuzlu su ile dezenfeksiyon sağlanmalıdır.
  • Genel sağlık durumu uygun olan kişiler yeşil çay tüketebilir. Bununla birlikte probiyotikten zengin besinlerin tercih edilmesi de önemlidir.
  • Diş eti masajının öğrenilmesi ve doğru şekilde uygulanması da faydalı olacaktır. Bununla birlikte diş etini aşındırabilecek her durumdan özenle kaçınılmalıdır.
  • Tedavi süresince ve hatta sonrasında sigara ve diğer tütün ürünlerinin bırakılması tavsiye edilmektedir. Ayrıca, şekerli ve asitli tüm yiyecek ve içeceklerin tüketimi de sınırlandırılmalıdır.
  • Dişler oluşabilecek ve diş etlerine doğrudan zarar verebilecek plak ve bakterilerin yeterli düzeyde temizlenmesi önemlidir. Bunun için günlük fırçalamanın yanı sıra diş ipi kullanımına da başlanabilir. Bununla birlikte ihtiyaç halinde C vitamininin kullanılması da iyileşme sürecine olumlu katkı sağlayacaktır.

Çocuk Diş Travması Belirtileri Nelerdir?

Çocuklarda görülen diş travmalarının oldukça büyük bir bölümü süt dişleri ile ilgilidir. Bu durumda süt dişinin yerine gelecek olan asıl dişin travma sebebiyle zarar görmemesi çok önemlidir. Böyle bir durumda kök veya minede hipoplazi olarak da isimlendirilen yetersiz gelişme durumu, kron veya kökte eğrilme ya da renk değişikliği meydana gelebilmektedir. Söz konusu problemlerin kalıcı dişlere geçiş döneminde tespit ve tedavi edilmesi ise oldukça önemlidir. Bunun içinse periyodik muayenelerin aksatılmaması gerekmektedir. Diğer yandan, çocuklarda oluşan diş travmalarının yetişkinlerde de görülebilen bilinen belirtileri ise şöyledir:

  • Diş ağrısı ve renk değişikliği,
  • Kanama, şişme, bölgede iltihap toplanması ve dişin gevşemiş hissedilmesi,
  • Çeneyi hareket ettirmede, ağzı açmada ve konuşmada zorluk yaşanması,
  • Isırma esnasında dişlerde uyum bozukluğu olduğu hissedilmesi.

Çocuklardaki diş travmalarının tedavisinde de yetişkinler ile benzer bir yol izlenmektedir. Burada önemli olan sorunun doğru tespit edilmesi ve en uygun tedavinin başlatılmasıdır.

Diş Travmalarında Uygulanan Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Diş travmaları söz konusu olduğunda tek veya kombine tedavilerden yararlanılabilmektedir. Buradaki ayırıcı faktör ise travmanın şekli ve boyutudur. Buna göre yaralanma türüne bağlı olarak tercih edilebilecek prosedürler şunlardır:

  • Diş dolguları, çatlakların tedavisi adına restorasyon yöntemleri ve kanal tedavisi,
  • Yerinden çıkan ve düşen dişler için yeniden sabitleme yöntemleri ve splint teknikleri,
  • Diş çekimi ve implant uygulaması,
  • Aşınan dişlerin fonksiyonunu ve estetiğini geri kazandırmak adına yapılan diğer restoratif tedavi yöntemleri.

Diş Travması Ne Kadar Sürede İyileşir?

Diş travmalarının iyileşme süresi tamamen yaralanma biçimi ile ilişkilidir. Buna göre bazı vakalar oldukça kısa sürede normale dönebilirken, bazıları tam tedavi için birkaç ay beklemek zorunda kalabilmektedir. Daha kısa sürede iyileşebilen travmalar arasında genellikle yumuşak doku zedelenmeleri ile küçük kırıklar yer almaktadır. Öte yandan hasar nedeniyle diş pulpasının ve dolayısıyla sinirlerin zarar görmesi durumunda daha uzun bir tedavi programına ihtiyaç duyulmaktadır. Diş sinirlerinin tamamen ölmesi sonucunda ise yapılacak uygulamalarla ölü sinirlerin dişten uzaklaştırılması gerekmektedir. Sonrasında dişin yeniden sağlığına kavuşması adına bir dizi prosedür uygulanarak iyileşme sağlanabilir.

Diş Travmasında Ne Zaman Acile Gidilmeli?

Herhangi bir diş yaralanması sonucunda diş hekimini bilgilendirmek, atılması gereken en doğru adımdır. Bu sayede altta yatan farklı olumsuzluklar konusunda önceden tedbir almak mümkün olabilir. Öyle ki travmaya bağlı gelişen ve ilk adımda fark edilmeyen yaralar, ilerleyen zamanlarda enfekte olarak daha ciddi problemlere zemin hazırlayabilir. Bununla birlikte aşağıdaki durumların varlığında ise günün herhangi bir saatinde beklemeksizin acile gidilmesi tavsiye edilmektedir:

  • Çenede veya yakın yüz kemiklerinde kırık olması,
  • Dilin aşırı derecede zedelenmesi, parçalanması veya bir kısmının kopması,
  • Durdurulamayan aşırı kanamanın varlığı,
  • Ağrı kesici alımına rağmen azalmayan ve şiddeti giderek artan bir ağrının olması,
  • Dişin önemli derecede kırılması veya tamamen yerinden çıkması.

Diş Travmaları Önlenebilir Mi?

Diş travmalarının çoğu beklenmedik zamanlarda gerçekleşse de alınacak bazı önlemler ile riskin azaltılması muhtemeldir. Öyle ki hem ağız ve diş sağlığının hem de genel vücut sağlığının korunması adına günlük yaşamda dikkatli davranılması önemlidir. Buna göre aşağıdakiler de dahil olmak üzere belli başlı tedbirlerle diş travmaları büyük ölçüde önlenebilir:

  • Ev veya ofis içerisinde ya da dışarda düşme riski bulunan alanlara dikkat etmek, özellikle kaygan zeminlerden mümkün olduğunca kaçınmak ve yine düşmeye neden olabilecek eşyaları uzaklaştırmak,
  • Özellikle yakın temaslı sporlarda ağız ve yüz bölgesini koruyucu malzemeler kullanmak,
  • Araç yolculuklarında emniyet kemeri takmak ve motosiklet veya bisiklet ile seyahatlerden mutlaka koruyucu kask kullanmak,
  • Buz, şeker ve benzeri sert cisimleri çiğnememek, kabuklu ürünleri ısırarak açmaya çalışmamak ve yiyecek dışında açılması veya koparılması gereken herhangi bir sert cisim için ısırma tekniğini kullanmamak,
  • Tırnak yememek ve diş sıkma gibi problemlerde vakit kaybetmeden uygun tedaviye başlamak,
  • Herhangi bir diş problemini göz ardı etmeden uzman diş hekimine başvurmak ve rutin kontrolleri aksatmamak.

Bunların yanı sıra küçük yaşta çocuğu olan ve özellikle de çocuğu yeni yürümeye başlayan ailelerin de belli önlemleri alması tavsiye edilmektedir. Özellikle eşyalara çarpma veya düşme riskine karşın çocuklar için güvenli alanlar oluşturmak gerekir. Aksi durumda yüz bölgesine darbe alabilen çocuklarda diş travması oluşması da muhtemeldir. Herkes içinse ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olabilmek adına travma ihtimalinin en aza indirilmesi, en az doğru tedaviler kadar önemlidir.

Sizi Arayalım

Diş probleminiz hakkında konuşmak ister misiniz?