Diş Kaybı Neden Önemlidir ve Ne Yapılmalıdır?

Diş kaybı, özellikle erken yaşlarda meydana geldiğinde yüzün gelen asimetrisini oldukça olumsuz etkileyen ve birçok işlevsel bozukluğa yol açan önemli bir problemdir.
Diş kaybının en büyük nedenleri arasında ağız ve diş hijyeninin yeteri kadar sağlanamaması bulunmaktadır. Öte yandan söz konusu sebeple bir dişin kaybedilmesi, diğer dişlerin kaybedilme olasılığını da artırır. Bu durumda kişi yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da ciddi bir çöküş yaşayabilir. Zamanla gülümsemekten ve konuşmaktan kaçınabilir, sosyalleşmekten uzaklaşabilir ve öz saygısını kaybedebilir.
Bu travmatik sorun ayrıca farklı eklem, doku ve kemik hasarlarına da yol açabilmektedir. Bu nedenle diş kayıplarının önlenmesi veya erken dönemde uygun şekilde tedavi edilmesi çok önemlidir. Günümüzde bunun için geliştirilmiş restoratif tedaviler ile yüz güldürücü sonuçlar almak mümkün olabilmektedir.
Diş Kaybının Nedenleri Nelerdir?
Diş kaybının nedenleri arasında çoğunlukla çarpma, düşme gibi travmaların meydana gelmesi, yaşlılık veya çürüklerin oluşması gibi çok daha spesifik durumlar olduğu düşünülmektedir. Ancak, bunların dışında birçok faktör, erken yaşlarda diş kaybı yaşanmasına neden olabilmektedir. Bunlar arasında aşağıdakiler yer almaktadır:
- Eksik Dişlerin Varlığı: Diş kaybının en birincil sebepleri arasında aslında eksik dişlerin bulunması durumu yer almaktadır. Yani, bir diş kaybı yaşanması ile birlikte ağız içerisindeki denge bozulmakta ve diğer dişlerin kaybedilmesi ihtimali de artmaktadır. Öyle ki eksik diş veya dişler hem kemik desteğinin azalmasına yol açmakta hem de farklı basıların etkisi ile dişlerin yerinin değişmesine neden olmaktadır.
- Ağız ve Diş Sağlığının Yeterince Sağlanmaması: Ağız sağlığına önem verilmemesi yalnızca diş çürümelerine değil, önemli diş eti hastalıklarına ve hatta diş kayıplarına da sebep olabilmektedir.
- Travmalar: Çarpma, düşme, kaza geçirme veya yaralanma gibi travmatik durumlar da diş kırılmalarına, düşmelerine ve diş kayıplarına yol açan diğer önemli etkenlerdir.
- Diş Sıkma ve Diş Gıcırdatma: Bruksizm olarak bilinen diş sıkma veya diş gıcırdatma, zaman içerisinde dişlerin aşınmasına, güçsüzleşmesine, kırılmasına ve nitekim kaybına neden olabilmektedir.
- Kemik Erimesi: Kemik dokularının güçlü olması, vücudun diğer kısımlarında olduğu kadar diş sağlığının sürdürülebilir olmasında da önemli bir faktördür. Kemik erimesi yaşayan kişilerde bu dokular zayıflayabilmekte ve farklı sorunlara zemin hazırlayabilmektedir. Öyle ki kemik erimesi, dişleri destekleyen kemiklerin zayıflamasına ve sonuçta, dişlerin gevşemesine veya kaymasına yol açabilmektedir. Bu da zamanla diş kayıplarının gelişmesinde etkili olabilir.
- Aşırı Şeker ve Sağlıksız Gıda Tüketimi: Yüksek şeker ve asit içeren yiyecek ve içecekler de diş sağlığını olumsuz etkilemekte ve diş kayıplarının bir sebebi olarak kabul edilmektedir. Şeker tüketimi özellikle çürümeyi hızlandırarak diş minesinin zarar görmesine neden olmaktadır. Ayrıca, kabuklu veya sert yiyeceklerin dişler ile kırılmaya çalışılmasına da diş kaybı olasılığını artırabilmektedir. Ayrıca besin değeri düşük olan gıdaların tüketimi de diş kaybı oluşmasında bir diğer faktördür.
- Sistemik Hastalıklar: Başta diyabet olmak üzere pek çok sistemik rahatsızlık da kontrol altına alınmadığı takdirde diş kaybına yol açabilmektedir. Bu nedenle söz konusu hastalıkların erken dönemde tespiti ve doğru bir planlama ile tedavi edilmesi çok önemlidir.
- Genetik Faktörler: Sistematik hastalıkların yanı sıra bazı genetik hastalıklar da diş kaybının bir sebebi olabilmektedir. Özellikle diş ve diş etinin gelişimini olumsuz etkileyen kalıtsal faktörlere bağlı olarak da kişilerde diş kaybı meydana gelebilir.
- Sigara ve Alkol Tüketimi: Özellikle tütün ürünlerinin ve uyuşturucu maddelerin kullanılması, diş kayıplarının en sık karşılaşılan sebepleri arasındadır. Ayrıca yoğun alkol tüketimi de ağız içi dokuların tahrişine neden olabilmekte ve buna bağlı olarak çürüme ve benzeri rahatsızlıkların oluşma riski artabilmektedir.
Diş kaybının yaşanmasının sonucunda bölgedeki kemik yapısı hızla incelmeye başlamakta ve yoğunluğunu kaybetmektedir. Söz konusu durumdan, restoratif diş tedavilerinin uygulanabilir olması da etkilenmekte ve geç kalınmış hastalarda yeni bir dişin yapılması imkansız hale bile gelebilmektedir. Bu sebeple, 70’li ve çok daha ileri yaşlarda görülebildiği gibi 20’li ve 30’lu yaşlarda da görülebilen diş kaybı durumunda tedavi için geç kalınmamalı ve uzman bir diş hekimine başvurulmalıdır.
Hangi Belirtiler Diş Kaybına İşaret Eder?
Diş kaybının en bilinen belirtisi, diş olması gereken yerde boşluk olmasıdır. Bununla birlikte diş kaybı sorununun bazı erken dönem belirtilerinden de söz etmek mümkündür. Aşağıdakiler de dahil olmak üzere bu belirtiler, kişi için bir uyarı niteliği de taşımaktadır:
- Diş eti kanamalarının olması ve diş ağrılarının yaşanması,
- Dişlerin gevşemesi, sallanması ve güçsüzleşmesi,
- Özellikle yemek yeme veya fırçalama esnasında dişin oynadığının hissedilmesi,
- Diş etlerinin kızarması ve şişmesi,
- Nefesin kötü kokması.
Diş Kaybına Yol Açacak Olası Risk Faktörleri Nelerdir?
Diş kaybına sebep olan ana nedenler dışında bazı durumlar da bu sorunun oluşması adına risk faktörü olarak gösterilmektedir. Başta sigara, elektronik sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımı olmak üzere risk faktörü olan diğer unsurlar ise şunlardır:
- Ağız kuruluğu ve buna yol açan hastalıklar,
- Menopoz ve benzeri hormonal değişimlerin yaşandığı dönemler,
- Ağız hijyenine dikkat edilmemesi ve düzenli diş hekimi ziyareti yapılmaması,
- Bazı ilaçlar (özellikle yan etkisi ağız kuruluğu olan ilaçların kullanımı),
- Sicca Sendromu olarak da bilinen ve ağız ve göz kuruluğu ile karakterize, otoimmün bir hastalık olan Sjörgen Sendromu,
- Diyabetin kontrol altına alınamaması.
Bu risk faktörlerine bağlı yaşanacak diş kaybının, kişiyi fiziksel ve psikolojik olarak olumsuz etkileme düzeyi değişkenlik gösterebilmektedir. Ancak, her ihtimalde ağız içerisinde eksik olan dişin meydana getireceği birtakım komplikasyonlar olacaktır. Çene yapısının bozulmasına kadar ulaşabilen bu ciddi sorunların tedavisi ise günden güne zorlaşacaktır. Bu nedenle diş kayıplarının göz ardı edilmemesi ve kısa sürede uygun tedavi için bir diş hekimine başvurulması, atılacak en doğru adım olacaktır.
Diş Kaybıyla Yaşanabilecek Komplikasyonlar Nelerdir?
Tedavisi geciktirilen veya hiç tedavi edilmeyen diş kayıpları şu gibi komplikasyonlara neden olabilmektedir:
- Çene ekleminin bozulması ve ağzın düzgün kapanamaması (maloklüzyon),
- Konuşma ve çiğneme fonksiyonlarında bozulmaların meydana gelmesi,
- Dişlerin kayması, çarpıklaşması veya oluşan boşluklar sebebiyle çevredeki dişlerin çürümeye başlaması,
- Çiğneme fonksiyonunun bozulmasına bağlı olarak beslenme yetersizliğinin ve sindirim sorunlarının meydana gelmesi,
- Ağız bölgesinde çeşitli kozmetik sorunların oluşması, gülümseme problemleri ve çene bölgesinde desteğin azalmasına bağlı yüz sarkmaları,
Tüm bu komplikasyonların yanı sıra diş kaybı, kişinin öz benlik saygısını kaybetmesine ve buna bağlı olarak sosyalleşmekten kaçınmasına da neden olabilmektedir. Özellikle ön tarafta bulunan dişlerin kaybedilmesi ile kişilerde daha depresif bir ruh hali ile asosyal davranışlar gelişebilmektedir.
Diş Kaybı Psikolojik Olarak Kişileri Nasıl Etkiler?
Diş kaybı, süt dişlerinin değiştiği çocukluk döneminde büyümenin olağan bir süreci olarak kabul edilse de yetişkinlik dönemlerinde yaşandığında, kişileri psikolojik açıdan oldukça olumsuz etkileyebilmektedir. Dış görünüşüne önem veren kişilerin asosyalleşmesine bile yol açabilen diş kaybı, özgüveni büyük ölçüde azaltabilmektedir. Özellikle ön kısımlardaki kesici dişler veya köpek dişleri gibi dişlerin kaybı, kişilerin gülümsemekten, konuşmaktan ve toplum içerisinde yemek yemekten kaçınmalarına ve günlük ilişkilerini sürdürememelerine sebep olmaktadır. Bu durumda kişiler, adım adım yalnızlaştırmakta, çoğunlukla utanç ve güvensizlik duymaktadır. Ayrıca, genel ruh hali bozukluklarından ve depresifliklerinden dolayı, diş kaybı olanların hayatın her alanında problem yaşayabildikleri bilinmektedir. Kısacası, diş kaybı hafife alınmaması gereken ve akabinde çok ciddi sorunlara yol açabilen bir rahatsızlıktır.
Diş Eti Sorunları Neden Diş Kaybı Sebebidir?
Diş kaybı, genç veya ileri yaşlardaki tüm hastalar için uzun süreli problemler doğurabilecek ve üzüntü veya kaygı yaratabilecek bir durumdur. Çoğu travmalar veya diyabet ve benzeri hastalıklar sonucunda meydana gelebilen diş kayıplarının, diş eti rahatsızlıklarının bir sonucu olarak geliştiği de bilinmektedir. Bunun nedenini öğrenebilmek adına ise öncelikle diş etinin işlevini anlamak önemlidir.
Diş eti, temelde dişlerin yerinde kalmasını sağlayan, diş köklerini çevreleyen ve çene kemiğinin bir kısmını koruyan pembe mukoza tabakasıdır. Dişleri korumak ve desteklemek dışında ağız boşluğunu bakterilerden korumakla da görevlidir. Diş eti bakımına dikkat edilmemesi ise birçok dental hastalığın ana sebebidir. Özellikle yeterli ağız bakım ve hijyeninin sağlanamaması sonucunda bakterilerin ve plakların çoğalması, diş etinin de iltihaplanmasına neden olabilmektedir. Bu durumun ilerlemesi ile dişleri yerinde tutan kemik dokusu da zarar görmeye başlamakta ve neticede dişleri destekleyen temel ve dolayısıyla da dişler sallanmaktadır.
Buna göre, diş etlerinin şişmesi, iltihaplanması veya benzer şekilde hastalanması ile diş eti dokularının ve kemiklerin etkilendiği, akabinde de destek yapısının bozularak dişlerin sallanmasına yol açtığı söylenebilmektedir. Bu süreçte tedavi edilmeyen söz konusu durumun bir sonucu olarak ise sallanan dişlerin düşmesi olasıdır.
Eksik Dişler İçin Nasıl Bir Tedavi Uygulanabilir?
Dikkate alınması ve aslında erken dönemde önlenmesi gereken önemli bir problem olan diş kaybı için geliştirilmiş birtakım tedavi yöntemlerinden söz etmek mümkündür. Kişinin genel sağlık durumu dikkate alınarak planlanan ve sıklıkla tercih edilen tedavi yöntemleri şunlardır:
- İmplantlar: Diş kaybının yaşanması ile uygun hastalar için en çok başvurulan tedavi yöntemi aslında implant uygulamasıdır. Bu restoratif tedavi seçeneğinde, boşluk olan bölgeye yapay diş kökleri yerleştirilmekte ve bunların kemikle kaynaşması sağlanmaktadır. Söz konusu yapay kök, titanyumdan üretilmiş vida benzeri tıbbi ürünlerdir. İmplantların çene kemiği ile tam olarak kaynaşmasının ardından, protez dişin implant üzerine sabitlenmesini sağlayan abutmentler takılmakta ve üzerine de kalıcı protez dişler yerleştirilmektedir. Bu yöntem ile oldukça doğal bir görünüm el edilebilir.
- Köprüler: Özellikle kayıp dişin sağındaki ve solundaki dişlerin sağlıklı olması durumunda tercih edilebilen bir diğer yöntem ise diş köprüleridir. Bunun için sağ ve soldaki dişler törpülenerek küçültülmekte ve bölgenin detaylı ölçüsü alınarak veriler laboratuvara gönderilmektedir. Bu süreçte hastaya geçici körü uygulaması yapılır. Kalıcı köprünün hazır olmasının ardından ise geçici ürün çıkarılır ve kalıcı olanın yerleştirilmesi ise son kontroller yapılır. Bu tedavinin temel mantığı ise çevre dişlerden destek alınarak kayıp dişin oluşturduğu boşluğu doldurmaktır.
- Protezler: Diğer tedavi yöntemlerinin uygulanamadığı durumlarda ve özellikle de birden fazla diş kaybı varsa, hastalar için genellikle protez tedavisi önerilmektedir. Bu yöntem ayrıca, yüksek enfeksiyon riski bulunan hastalar için de idealdir. Protezler, geleneksel yöntemle uygulanabildiği gibi implant destekli de olabilmektedir. Tam protezler birden fazla eksik diş için tüm dişlerin yerini alırken, kısmi protezler ise yalnızca üst veya alt çenedeki birkaç dişin yerine yapılmaktadır.
Diş Kaybı Sonucu Tedavi Uygulanmazsa Ne Olur?
Çiğneme, konuşma, yemek yeme ve tüm bunların bağlı olduğu ağız fonksiyonu aslında oldukça komplike bir sistemden oluşmaktadır. Özellikle söz konusu eylemler esnasında dokulara uygulanan kuvvetin düzenli dağılmış olması, ağız ve diş ve hatta çene sağlığının korunabilmesi adına oldukça önemlidir. Dişlerde meydana gelen tek bir eksilme bile uygulanan kuvvetin eşit dağılamamasına ve bu nedenle daha fazla baskıya maruz kalan dokuların hasar görmesine neden olabilmektedir. Bu durumda, diş kaybının tedavi edilmemesinin, tüm dengeyi bozabileceği ve çok daha farklı sorunlara yol açabileceği söylenebilir. Öyle ki bir dişin kaybedilmiş olması, diğer dişler için de risk faktörü anlamına gelmektedir. Ayrıca, tedavi edilmeyen diş kaybının aşağıdakiler de dahil olmak üzere psikoloji ve genel vücut sağlığı üzerinde olumsuz birçok durum ortaya çıkardığı da bilinmektedir:
- Eksik dişler nedeniyle kişilerin sosyal diyalogları azalabilir ve imaj kaygısına yönelik sorunları ortaya çıkabilir.
- Eksik dişler nedeniyle ağız içi sindirme fonksiyonu yetersiz kalabilir ve çiğneme, konuşma ve yeme bozuklukları meydana gelebilir.
- Diş kaybı bulunan bölgenin tedavi edilmemesi, ağız içini enfeksiyonlara daha açık hale getirebilir. Özellikle çürük sebebiyle diş kaybı yaşandıysa, sorun büyüyebilir ve enfeksiyonun vücutta yayılımı gerçekleşebilir.
- Diş eksikliğinin bulunduğu yerdeki diğer dişler, boşluğa doğru kayabilir veya eğilebilir. Bu süreçte oluşan çarpıklıklar hem de estetik hem de işlevsellik açısından sorunlara neden olabilir.
Problem ne olursa olsun ağız içerisindeki herhangi bir olumsuzluğu hemen fark etmek bazen mümkün olmayabilmektedir. Bu da daha ciddi sorunların erken tanısını zorlaştırabilir. Bunu önlemek adına düzenli diş hekimi kontrollerini aksatmamak gerekmektedir. Semptomlar kendini daha fazla göstermeden ve tedavi daha da zorlaşmadan uygulanacak yöntemlerle ağız ve diş sağlığını korumak mümkün olacaktır.
Diş Kaybını Önlemek Mümkün Mü?
Diş kaybı her anlamda kesin olarak önlenebilecek bir durum değildir. Öyle ki düşme veya çarpma gibi travmatik durumlar çoğunlukla öngörülememektedir. Ancak, uyulacak birtakım kurallar ile bu risk azaltılabilir. Söz konusu maddeler şöyledir:
- Dişler doğru bir şekilde ve düzenli olarak fırçalanmalıdır,
- Fırçalama esnasında uygun sertlikteki bir fırça ile florürlü diş macunu kullanılabilir,
- Sadece fırçalama yetmez; diş ipi kullanımı da mutlaka rutin şekilde devam etmelidir,
- Düzenli diş hekimi kontrolleri aksatılmamalı ve hekim önerilerine uyulmalıdır,
- Çok şekerli, asitli gıdalardan kaçınılmalı, sağlıklı beslenilmeli ve sert veya kabuklu yiyecekler ısırılmamalıdır,
- Olası bir çürük veya diş eti hastalığı şüphesi göz ardı edilmemeli, ağız kokusu ve benzeri herhangi bir semptom dikkate alınmalıdır.
- Diş temizliği kadar diş eti bakımına ve dil temizliğine de özen gösterilmelidir,
- Spor veya benzeri fiziksel aktiviteler sırasında koruyucu kullanılmalı, özellikle belli mesleklerde iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulmalıdır,
- Diş sıkma veya gıcırdatma problemlerinde vakit kaybetmeden uygun tedaviye başlanmalıdır.
- Yeterli kalsiyum ve vitamin desteğinin alındığından emin olunmalıdır,
- Sigara ve tütün ürünlerinden uzak durulmalı, alkol kullanımı sınırlandırılmalıdır.